Hayat bir mucize! Bu ülkede ilerlerken karşınıza şekerlemeden evler, bin renkli kuşlar, yakut yüklü ağaçlar çıkacak en beklenmedik anda... Unutmamak için yazmalı! Bir masal gibi sonsuzluğa...

29 Mart 2010

BİR İLİŞKİ VE EBEVEYNLİK ÜTOPYASI...

Away We Go/ Uzaklara Gidelim


Yön: Sam Mendes
Oyn: John Krasinski, Maya Rudolph, Carmen Ejogo, Catherine O’Hara, Jeff Daniels, Maggie Gyllenhaal

2000 yazında bir pazar akşamı 6. His ve Amerikan Güzeli’ni art arda izlediğimde, hem sinemaya olan iştahım iyice artmış hem de gelecek yıllarını merakla beklediğim iki yeni yönetmenle tanışmıştım. 24 yaşındaydım; her iki film de o zamana göre oldukça farklı, yenlikçi ve şaşırtıcı birer sinema deneyimi sunuyordu benim için. Hele de Amerikan Güzeli… Öyküsü, anlatım dili, ritmi beni bir anda kavrayıvermiş ve yönetmen Sam Mendes kimdir, nedir diye meraklanmaya başlamıştım bile. On yıl önce bir dahi olduğunu düşündüğüm genç İngiliz’le tanışmamız işte böyle cereyan etti.


Beni heyecanlandıran bir yönetmen daha girmişti artık hayatıma. 2002 yılında gelen ikinci filmi Road to Perdition/ Azap Yolu’nda, Amerikan Güzeli’nden farklı olarak mizahı rafa kaldırmış, derdini daha ağdalı bir dille anlatan, daha karanlık, ciddi ve ağır bir Mendes vardı karşımızda. Ardından 2005’te Jarhead ve 2008’de Revolutionary Road/ Hayallerin Peşinde geliyordu ki, keza bu sonuncu filmde de mizahla yollarını ayırmış, daha olgun ve ciddi hali keskinleşiyordu yönetmenin.

Aradan geçen yıllarda, kendisiyle ilgili dahi tanımlamam geçerliğini yitirdi ama yine de o hala sevdiğim yönetmenlerden biri. Hatta Away We Go/ Uzaklara Gidelim, Mendes’in belki de bugüne dek çektiği en küçük ve iddiasız film olmasına rağmen… Evet, senaryosu Dave Eggers ve Vendela Vida tarafından kaleme alınan Uzaklara Gidelim bir yol filmi ve durum komedisi olarak tanımlanabilecek sevimli bir yapım. Film, belli ki sermaye düzenine muhalif, daha alternatif bir yaşamı benimsemiş, sıra dışı ve hafiften entelektüel bir çiftin ilk bebeklerini karşılama sürecini anlatıyor. Bu güzel haberi alan çift, bebekleri için uygun bir yuva ve doğru ebeveyn modelini tespit etmek üzere, arkadaşlarından akrabalarına uzanan bir ziyaretler dizisine başlıyorlar. Ve tabii bu sırada hayat, hayat vermek, anne baba ve aile olmak gibi konuları sorguladıkları, yer yer sarsıcı yer yer keyifli, çetin bir süreçten geçiyorlar.


Peki bir sorun var mı? Hayır bir sorun yok, ama alkışlanacak ya da tekrar izleme arzusu uyandıracak bir iş de yok önümüzde. Yönetmen, Uzaklara Gidelim’de tıpkı Hayallerin Peşinde’de olduğu gibi yine ilişkilerinde değişim sürecinden geçmekte olan bir çiftin öyküsüne çeviriyor kamerasını. Oysa ben hala Mendes’den, Amerikan Güzeli’nde olduğu gibi beni şaşırtmasını, yine zekice bir meseleyle ve o meseleyi hınzır bir biçimde anlatarak karşımıza çıkmasını istiyorum. Uzaklara Gidelim çift olmanın ve bir ilişkiyi yürütmenin, hayatı birlikte geçirmenin güçlükleri ve bu güçlüklerle nasıl baş edildiği konusunda birtakım klişeler üzerinde gidip geliyor. Üstelik çiftimiz bazen bu konularda öyle rafine diyaloglara giriyorlar ki, gerçek hayatta işlerin pek de böyle yürümediğine dair çığlıklar atmaya başlayan iç sesimiz doğrudan filmin inandırıcılığını sorgulatıyor bize.

Çiftin kendi egolarını kontrol edip sevgiyi bir üst değer olarak koruma ve uzlaşabilme hali gerçekten baştan çıkarıcı, ama ne yazık ki belli yaşam deneyimine sahip yetişkinler olarak ziyadesiyle ütopik geliyor insana. Bence bu filmin en tatlı yanı oyuncuları… Gerçek hayatta “Gel de sen şimdi bu işin içinden çık” dedirtecek o bunaltıcı süreçleri, anları öyle gerçeküstü bir sevimlilik haliyle çözümlüyorlar ki, bu çiftin hem erkek hem de kız tarafı birer masal kahramanı gibi kalıyor aklımızda. Adam, ironik şişe dibi gözlüklerinin ardından müthiş bir olgunlukla kadını sarmalayan hali, kadın ise güçlü, bağımsız ve ilişkideki dominant tavrıyla son derece başarıyla çizilmiş iki karakter oluşturuyorlar. Yan oyuncularda da marijinal hippi anne rolündeki Maggie Gyllenhaal, Oscar’a aday olduğu Çılgın Kalp’tekinden çok daha akılda kalıcı bir performans sergiliyor.


Özetle… Mendes, Uzaklara Gidelim’le yeniden mizaha göz kırpsa da, Amerikan Güzeli gibi sıra dışı ve ses getirecek bir film sunamıyor bize. İzlediğimiz karakterleri seviyor ve bu yolculuk boyunca oldukça eğleniyoruz, ancak ilişkinin inandırıcılığı konusunda yaşadığımız sorun finalde iyice perçinleniyor ve bence film en büyük açığı da bu noktada veriyor. Çifti son kararlarına götüren düşünsel süreci, bu geçişin alt metnini irdelemekte yetersiz kalan film, nasıl sona vardığını anlayamadan perdeden kaybolup gidiyor aniden… (www.tersninja.com'da yayınlanmıştır).