Hayat bir mucize! Bu ülkede ilerlerken karşınıza şekerlemeden evler, bin renkli kuşlar, yakut yüklü ağaçlar çıkacak en beklenmedik anda... Unutmamak için yazmalı! Bir masal gibi sonsuzluğa...

9 Şubat 2010

Yaşamın romansını kutsamak: Tango!

Bu haftaki sinema maceralarımdan biri öncesinde, Invictus filminin fragmanından kulağıma çalınan Nelson Mandela’ya ait şu sözlerle yerimden irkildim: “Zapt edilemez ruhum için Tanrılara şükrediyorum… Ben kendi kaderimin efendisi, ruhumun kaptanıyım”.

Önceki yazılarımda, Mucizeler Ülkesini kurduktan sonra kendimi de bu ülkenin kraliçesi ilan ettiğimi söylerken, aslında masallara eğlenceli bir gönderme yapmaktan öte değildi niyetim. Ama ülkeme, yani bu bloga ve sizlere hesap verme duygusu, yaşamımı daha ustaca yönetme sorumluluğunu üstlenmemi, hatırlamamı sağladı. Burası, aslında kendimle bir hesaplaşma alanı olarak, hayallerime sahip çıkıp yaşamımı dolu dolu planlama disiplinini kazandırdı bana.

Evet, söz ettiğim sürecin bir parçası ve sonucu olarak bir oyunculuk atölyesine katıldığımı daha önce sizlerle paylaşmıştım. Ve bu hafta, gerçekleştirilmeyi bekleyen hayaller listesinden bir maddenin daha üstünü çizip tango dersleri almaya başladım. Tango literatürünü şöyle bir karıştırdığımda bulduğum birkaç küçük cümle, bu işe başlama kararımın heyecanını iyice artırmaya yetti: “Tango yapmaya karar verdiğiniz zaman, korkularınızın ötesine geçmeye de hazırsınız demektir. Yaşamın romansını kutsayacak formüle sahip olursunuz. Tango, kendi kaderinizi dans edişinizdir”.

Tango serüvenim, beni daha ilk adımdan yaşamın/ aşkın ritmi ve dengeleri üzerine düşündürmeye başladı sevgili mucizeciler. Partnerimizle “üç seçenekli” tutuş pozisyonunu öğrenerek derse başladık: İlk seçenek uzak, ikincisi orta ve üçüncüsü yakın duruş. Bu üçüncüsü, bir anlamda partnerinizle bütünüyle kucaklaşmayı gerektiriyor. Fakat işin içinde şöyle bir çelişki var ki, partnerinizi en sıkı tutmanız gereken pozisyon ilki, yani uzak duruş hali. Tıpkı birinin sizden uzaklaşmasından korktuğunuzda onu sıkıca kavramaya çalışmanız gibi… Aynı mücadele, dans etmeye başladığınızda, partnerinizin sizin yörüngenizden kaydığı kaçamak adımları kesebilmek ve onu durdurabilmek için önüne çıkışlarınız ile sürüyor. Fakat tüm korkularınız ve kuşkularınıza rağmen, yine de düşmek pahasına tüm ağırlığınızı kollarına bırakırken, kaderiniz yine çaresizce ona güvenmek.

“Dünyadaki diğer müzikler, yaraları iyileştirmek için vardır. Ama tango, bu yaraları açmak ve kanatana kadar üzerlerine parmak basmak için” diyor bir tango şarkıcısı. Dansa bu kadar anlam yüklemek belki kimilerince sorgulanabilir; ama şu bir gerçek ki, düşünceye odaklanmaktan vazgeçip kendinizi müziğe ve harekete bıraktığınızda, tango hakkında söylenenlerin gerçekliğini hissedebilme yetiniz de bir o kadar artıyor.

Henüz ilk dersin ertesindeyiz sevgili mucizeciler. Notalar, adımlar ve duygular gittikçe çoğalacak, şiddetlenecek ve dilerim bu süreci sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. Ne demiş ünlü tangocu Carlos Gavito? “Arjantinli değilseniz tango yapamayacağınızı söyleyenlerin büyük yanılgı içinde olduklarını düşünüyorum. Tango göçebedir ve milliyeti yoktur. Onun tek pasaportu duygulardır”.